Aralıksız batan sözcüklerinin, an ve an yüzünü ölüme çevirdiği yerden yazıyorum sana.

Dinleme.

Ne bundan önce söylediklerimi ne de bundan sonra söyleyeceklerimi.

Bu defa dinleme!

Attığım her adımda bir parça daha yıkılan duvarların altında kalmaktan, ayıramadığın dakikaların geceler boyunca sinirini taşımaktan yoruldu ruhum. Ben çabuk yoruldum. Hiç bir masalın kahramanı olamayacak kadar uykum var. Sesinden esirgediğin yüreğin gibisin. Varlığının bir anlamı olsun derken, sen en çok da anlamsızlığa yakıştın nedense. Oysa bu değildi sana dair başlattığım yolculuğun sonu. Böyle olmamalıydı.

Adresimi de sil adımlarından; sanırım bundan böyle evde olmayacağım.

Nefesimle çoğalacakken, nefesimi tıkadın sen! Geçen her günde, soyunurken tüm kelimelerim yavaş yavaş sana, sen, dur durak tanımadan yeni bir kıyafetle çıktın karşıma.

Parmak uçlarımda kaybediyorum sıcaklığını. Yazdıkça uzaklaşıyorum sesinden, teninden ve bakışlarından

Seni unutmak istiyor kalbim çok acıyor. Susuyorum ağlamıyorum sensizliğe alışıyorum artık kan yaşları akıtıyorum.

Hava kararmaya başlayınca, daha çok arıyorum sanki seni. soğuktan mı korkum, karanlıktan mı, sensizlikten mi, yalnızlıktan mı, nöbetlerimden mi, çaresizliğimden mi...

Bil(m)iyorum... Kahırdan.

Artık hissetmiyorum. Unutmaya başladım; kokunu, sevdiğin şeyleri, söylediğin şarkayı, bana bakışını, sevişini, sarılışını.

Yaşadık mı sahi seninle?

Gülüyordum galiba. Sen yüzüme çok yakıştığını söylüyordun gülmenin. Ben gülünce sen gülüyordun. Sen gülünce denizler duruluyordu gözlerinde. Şimdi fırtına var.

Gülmek bana yakışmıyor (mu)

Edebiyatı seviyor(d)um. Sana olan aşkımı yüreğimden sonra en iyi o anlatıyordu. Ben de hep yazıyordum. Bak yine yazıyorum.

Küstüm,

gel(me) artık.

aşk acı çekmekse

sev(me) artık.

kara gecelerde ben bulurum yoldaş kendime,

kork(ma)

çekmem fişini hayatın!

yoruldum,

kuramıyorum artık.

nolur,

gel(me)!

Bunların yalan olduğunu kimseye söyleme.

Herkes ben gelmeni istemiyorum bilsin.

Sen ne olur gel be!!!